19.5.13

can i stay here? i can sleep on the floor.


ve bir anda, vücudundaki tüm kasları tepeden tırnağa hissetmesine sebep olacak bir uğultu yükseliyor omuriliğinden. virgüllerinde durulmadan okunan bir yazı gibi, her hareket ve her ses ve her koku ve her ışık birbirinden ayrılıyor. her biri ayrı ayrı akıyor parmak uçlarından. saç diplerinden ayak parmaklarına kadar, her hücresiyle, unutuyor. her hareketiyle tüm anılar teker teker ve birdenbire doluyor hafızasına. gözlerini her kapatışında, karanlıkta bir yüz beliriyor. yüzü, bir prizma gibi, tek bir ışık çubuğundan onlarca hüzme yaratacak kadar kırılıyor. kırıldıkça parçalanıyor anılar ve tekrar canlanmak üzere saçlarının arasına saklanıyor.

sonra, bir anda, sanki tüm geçmişi bastığı zemine karışıyormuşçasına, dolanıyor adımları. her hareketinde bir an ve hikaye toprağa karışır gibi hafifliyor. bilinmezliğin ve unutkanlığın ağırlığından göz kapakları düşüyor yastığa. tüm eklemlerini hissettiren bir gerilimle, titreyerek, karanlığa yürüyor. yüzünü tekrar görmek için adını mırıldanıyor.

zamansal ve mekansal değişikliklerin farkında olmadan geçen süre, bir sonraki unutuşlar ve yeniden hatırlayışlar için kaygan bir zemin hazırlıyor. bilinmeyene doğru sürüklenen her isim, en çirkin ve en kötü maskesini en yeni ve en güzeliyle değiştiriyor. en parlak makyajlar, her zaman, karanlıkta daha çok kaybolmak için yapılıyor. üzerinden sarkan kumaş parçalarına bulaşan toz toprak, her gün batışından diğer gün doğuşuna, daha ve daha çok kirleniyor. kötü insanlardan böyle ayrılıyor. kendi kiri hiç kimseye bulaşmıyor çünkü. anılar bırakıyor sadece geride, elini dokunduğu her yerde bir hikaye anlatılıyor sessizce.

ve bir anda, dokunduğu yerden bastığı zemine kadar, her şey, ama her şey dokusunu yitiriyor. tek bir sertlikte ve olabilecek en yumuşak halinde beliriyor cisimler. görüntüler ve hareketler olağanca yavaşlığında akmaya başlıyor bu kez. bildiği ve duyduğu her şeyi o an unutup, hiçbir yeniye fırsat vermeden, yerçekimini yok sayıyor. havada süzülen hikayelerini yakalamak için salınıyor. her hareketinde bir eskisine dokunup doluyor bedenine. uzaklaşmasına izin vermeden, en uzaktakini yanına çekmeye çalışıyor. boynuna dokunuyor. aynı parmaklar duvarlarda ve merdiven trabzanlarında gezinirken bile sertleşmiyor. hiçbir güç izin vermiyor gerçekle yüzleşmesine. mesafeler arttıkça, duygular akışkan hale geliyor. gün ışığına çıktığı an, bütün aynalar kırılıyor.

zamanla yerçekimine de alışıyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder