20.9.12

leaving question marks aside for a hope-second.


korkular, tedirginlikler ve soru işaretleri dönüp dolaşıp aynı tırnak içinde buluşuyor: gelecek. bu tıpkı upuzun bir koridorda karşına çıkan perdeleri aralayarak ilerlemek gibi. önünü görmeden. bunu atlattık, şimdi sırada ne var? 

hep en çirkinini ve en kötüsünü düşünerek atılan adımlar yüzünden ayaklarımızın altı toz toprak olmuşken, bir kez -ve belki de bu kez- perdeyi önce ellerimizle aralamak isteği. önce aydınlık yaksın gözümüzü. diğerleri gibi olmasın. göz bebeklerimizden saçlarımızın arasına ışık demetleri süzülsün. belki üç gün, olmadı bir ay sonrası için bir ipucu dahi olsa keşke. -henüz gerçekleşmemiş olaylar için bile bir 'keşke' atıyoruz kenara.-

bir de, tabii ki, perdenin önünde durup bekleme hali. kulağımıza sürekli bir şeylerin fısıldandığını hissedip heyecanlanmalar ve açılan kartlar için umarım'lar eşliğinde kendi kendimizi motive etme çabaları. devam etmekle etmemek arasındaki gerginliği olduğumuz yerde salınarak atacağımızı sanmanın tuhaf uyuşukluğu. ve bir de arada bir geri dönüp -aslında- kapanmış perdelere yine burnumuzu sokma denemeleri. arkada bırakılan perdelerden uzatılan ellerin haritasını çıkartmanın son çırpınışları.

yine de bulunduğumuz noktada -ölmediğimiz sürece ki bunu beceremediğimiz de ortada- sonsuza kadar kalamayacağımız  bir gerçek. mutluluğun tartışmaya açıldığı ve fakat keyifli olma halinin sabitliği ve yavaşlığı. evet, keyifli ve yavaş. fırtına öncesi sessizliğin alttan alta vuran temposu gibi. bir yenisini karşılamadan önce verilen derin nefes.


pencereyi açar mısın? içerisi havalansın biraz.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder