"she was not crying
which surprised me very much
but i understand now
that she found places
for her melancholy
that were behind more masks
than only her eyes."
hissetmek ve hayal kurmak, yaşıyor olmanın en somut göstergeleri belki de.
kola iğne batınca duyulan sızıyla kalp kırılınca hissedilen yoksunluk aynı olmuyor yine de. tahrip gücü farklı olsa da, hisler yanıltmıyor. ve hissetmek, öyle bir an geliyor ki, nefes alamamak hakkını saklı tutuyor. yaşamı garantilese de, ölüme en yakın noktada duruyor. acının ve şiddetin olduğu her yerde, yaşam devam ediyor.
hayal kurmaksa, özü gereği, kısa ömürlü oluyor. kuruluyor olmasından mütevellit, zembereği boşaldığı an, boşa sarıyor. her başa dönüş, kısa süren bir kurulumun boşa dönüşünü işaret ediyor.
duyguların ve aklın çarpıştığı her an, derin sessizliklere gebe oluyor. gözün baktığı her nokta, ardı sıra yeni bir yalan doğuruyor. insanın içinden çıkan her insan, avuç içindeki çizgilerle ayırt ediliyor. havada asılı kalan her el, sökük ceplerin iplerini birbirine doluyor.
bilinmeyenin içinde gizlenen sonsuz özlem yerini ön görülemeyecek bir hissizliğe bırakıyor. sarılınca dinen acılar, kabullenme ve vazgeçememe döngülerini dramatik bir şekilde başa sarıyor.
yaşıyor olmak, bilinen ve bilinmeyen tüm paradoksları alıp, bir vücutta eritiyor. iyi kötüyü, dağınıklık daha büyük bir dağınıklığı ve son sonsuzluğu doğuruyor. ışık çubuklarından kalan son sızıntılar takılıyor göz bebeklerine. mavi bir sıvı akıyor ceplerine. parmaklarından süzülenleri yüzüne sürdüğü bir savaş boyası gibi, artık sadece karanlıkta parlıyor belli belirsiz.
kemiklerinin geçtiği her noktayı hatırlıyor. ve tavşanların üzülmesine dayanamıyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder