hediye almak
konusunda çok başarılı olduğumu söyleyemem. yani daha önce hep ‘istek’
hırsızlığı yaptım bile diyebilirim. bunun için sadece insanları iyi dinlemek
yetiyor aslında. ne istediklerini bir şekilde, bir cümlenin içinden çıkartıp
yakalayabiliyorsun. mesela şu sıralar seni de çok dinliyorum. yine de sana
üzerinde grup baskısı olan bir tişört almak istemedim.
hediyenin, hediye
alan kişiyi de yansıtması gerektiğine inanırım. mesela gerçekten inansam, sana
en sevdiğin yemeği yapabilirdim. ama ‘yemek yapma’ uzmanlığı bir başkasının tekelinde olduğu için, o topa girmek baştan kaybetmek demek. zaten
yapsam da nerede yenecek ki? bahçe artık soğuk.
sanırım
yapabildiğim en iyi şey yazı yazmak. eskiden resim yapardım. başkaları için de
resimler yaptım. sanırım artık renklere inanmıyorum, o yüzden siyah ve beyaz
dışında da üzerimde pek bir renk taşıdığım söylenemez.
evet, yazı yazmak
diyordum. mesela şu an sana yazıyorum. daha önce okuyup okumadığını bilmiyorum.
muhtemelen okumamışsındır. çünkü bunlar hiçbir zaman gülümseten türden şeyler
olmadı. mesela sana her baktığımda gülümsemem gibi. burda daha önce hep hüznü
çağrıştıran şeyler yazıldı; çekilen acılar, yoğun kalp ve hayal kırıklıkları
gibi.
dün sayfalar
arasında gezinirken bir kız çocuğunun fotoğrafına rastladım. haberi ilk kez haziran
ayının ortalarında yapılmış. biz o sıralarda ölmekle meşgul olduğumuz için
atlamışım. belki gördüm ve bir anlam ifade etmedi. çünkü ölürken bütün
anlamların içi boşalır. haziran'da içimiz bomboştu.
dün bir filin
hortumuna oturup ona sarılan bir kız çocuğunun fotoğrafını gördüm. sanırım beni
artık sadece hayvanlar mutlu ediyor, ve belli insanlar. o kadar. mutlu olmak
için ormanda yaşamaya başlamayı mı düşünmek gerekiyor, emin değilim. belki
dediğin gibi, afrika’ya gitmek. yine de hiçbir zaman o kız
çocuğu kadar naif bir gülümsemeye sahip olamayacağımı düşünüyorum.
düşünüyordum
aslına bakarsan, çünkü o fotoğrafa baktığım anla yüzüme yansıyan şeyin ne
olduğunu anlamam arasında geçen saniyede aklıma sen geldin. bu kadar basit. ve
naif.
şu sıralar
hayatımda tuhaf şeyler oluyor. hayatımda ve hayatıma dahil olan insanların
hayatlarında anlatılmaya başlandığı an anlamını yitirecek tuhaf bir bağ
kuruldu. bu bağ o kadar güçlü ki, kendimi zayıf hissetmeme izin vermiyor. çözüldüğüm
an toparlanacağımı biliyorum, çünkü o ipleri tutan birileri var, ve beni hiç
yalnız bırakmıyorlar. neyse ki.
sanırım şu
sıralar en zayıf olduğum konu sensin. çünkü sırf anlamını yitirmesin diye
anlatmak bile istemiyorum. o tuhaf bağı ve duyguyu tarif edebilmeme imkan yok,
sadece fotoğrafına bakabiliyorum. bir filin hortumuna oturup sarılan kız
çocuğunun fotoğrafına.
aslında bu kadar
basit. ve naif.
doğum günün kutlu
olsun.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder