13.3.12
expectations vs. reality
dün kafe pi lounge'da a.'yla buluştum. kendisi lisans döneminde erasmus'la fransa'ya giden ve şu an paris'te doktora yapan 04'ten beri tanıdığım yakın bir arkadaşım. o çok arkadaşı olan, çok hareketli, çok eğlenceli, çok enerjik, çok konuşkan bir kadın. özcümle, tam bir sosyal kelebek. son 4 yıldır arkadaşlığımız istanbul'a geldiği zamanki buluşmalarımızda hep kaldığı yerden devam etmek suretiyle ilerliyor. hep kaldığımız yerden anlatıyoruz ne olup bittiğini. az veya çok. konuşacak bir şeyler muhakkak oluyor. dün de ben sıramı savdıktan sonra sıra a.'ya ve 10 senedir süren ilişkisinin şu an hangi noktada olduğuna geldi: araf.
yüksek lisans başvurularını yapmaya başladığında içimi saran tedirginlik gün yüzüne çıkmış gibiydi. aklımdan geçen a.'nın dilinden dökülüyordu, ama farklı boyutlarda. ben hep mesafenin -ki şu şartlar bir hayli uzak mesafenin- bir ilişki yürütmedeki en büyük engel olduğunu düşünürdüm. peki ya var olan mesafenin km. cinsinden bir karşılığı yoksa? yani imkansızlık kuş uçuşu uzaklıkta değil de beklentiler arasındaki uçurumdaysa, o zaman ne oluyordu? paris'te sanat sosyolojisi üzerine uzmanlaşırken bir yandan da durdurak bilmeyen sosyal hayata sahip bir kadın, istanbul'da evden işe hayat dokuyan bir erkekle nasıl bir gelecek kurabilir? acıma, minnet, '10 yılın hatrı' gibi duygularla boğuşulurken bir ilişki nasıl kurtarılabilir? ya ve ama'larla bir mucize beklemek ne kadar doğru?
- gerçekçi olmak gerekirse...
işte beni bunlara yazmaya sevk eden şey, tam da dün kurduğum bu cümle. gerçekçi olmak.
and here come the questions.
duygularıyla bile düşünerek mücadele eden bir insan, pekala gerçekçidir. peki bu gerçekçi olma halinin ne getirisi vardır ve beraberinde neler götürür?
her şeyi, ama her şeyi, enine boyuna düşünmek ve bu esnada duygulara ket vurmak bir savunma mekanizmasıdır. kişinin etrafındaki duvarın zamanla yükselmesi, kalınlaşması ve o istemedikçe aşılamaması halidir. peki kişi kendini koruduğunu sanırken neleri kaçırır? içerisi havalansın diye kapıyı aralık bırakmak yerine en tepedeki pencereyi açarak neleri/kimleri ıskalar?
*
ben bu soruların cevabını aslında gayet iyi biliyorum. şu an kendimi zamanında yadırgadığım şeyleri yaparken buluyorsam bunun sebebi artık o şekilde yaşamak istemiyor olmamdır. papercuts hurt, evet. yine de, inanırsak olur bence.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder