27.2.14

bitkilerin sırça fanusu: teraryum*


Etrafına bir bak. Yaşadığın eve, çalıştığın işe, gittiğin kafeye, giydiğin kıyafetlere, saç kesimine, sıktığın parfüme, taktığın yüzüğe, okuduğun kitaplara, konuşurken seçtiğin kelimelere, sevdiğin insanlara. Hayatta durduğun yere bir bak.

Hepsi kendine bir düzen kurmak için. Galakside bir kum tanesinden daha küçük bir alan kaplıyor olsan da, bütün bunlar, yaşamak ve hayatta kalmak için kurduğun bir düzen aslında. Sonsuz galakside kendin için kurduğun küçük kum tanesi dünyanın bir parçası hepsi. Kendin için, kendi kendine yarattığın sırça bir fanus.

Teraryum da bundan çok farklı değil. Sürüngenler, böcekler ve bazı bitki türleri için hazırlanan camdan fanuslar. Dünya üzerinde küçük bir kum tanesi kadar yer kaplayan camdan yaşam alanları.

İnsanın içinde biraz Osloya, belki Vancouvera, zaman zaman da Reykjavike gitme hissi doğuran, gri el örgüsü şalını omzuna atıp kahvenden bir yudum almayı çağrıştıran, ham ahşap bir masa etrafına topladığın arkadaşlarına taze fesleğen ve karamelize soğanla fırına verilmiş küçük patatesler servis etme isteği uyandıran, kimsenin iz bırakmadığı bir kumsalda yalın ayak kumda yürüme isteğine dokunan cinsten.

Hah, tam orası.

Uzun süredir siyah ekrandan baktığım ve fakat bir türlü dokunamadığım, yine de bir fotoğrafın bile içimde birçok hissi uyandırdığı iki teraryum dünyası; Müz ve Labofem.


Sırtın ulaşılamayan noktasının kaşınması gibi. 

Tam orası.


* bu yazı 27.02.2014 tarihinde trendus.com'da yayınlanmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder