23.1.12

short hair for life.


d.'nin saç-ilişki üzerine yaptığı analizi okudum; "onunla yarışamam çünkü saçları uzun." ve üzerinde düşündüm; ben ne zaman hatırda kalır bir ilişki yaşadım? saçlarım uzunken mi kısayken mi daha hatırda kalır bir kadın oldum? yoksa uzun saçlarım hafızamı temize çekmemin önünde bir engel miydi? really, bütün suç saçlarda mıydı?

saçlarımı ilk kez orta ikinci sınıftayken kısa kestirmiştim. neyin dürtüsüydü gerçekten hatırlamıyorum ama ilkokul ikide bitlenmişken bile kesilmeyen o neredeyse-bel hizasındaki saçlarımı bir kuaförün fayansları üzerinde bırakmıştım. ve ağlamıştım. karşılaştığım manzara içler acısıydı. o yaşta, saç şekillendirmeye dair hiçbir vizyonum da olmadığı için o düz ve kısa saçların çekerek daha kolay uzayabileceğine inanmak istemiştim. elimden daha iyisi gelmiyordu. "bir daha asla saçlarımı kısa kestirmicem!" böyle büyük bir laf etmişken, büyük büyük ilişkiler yaşamış olmamı da bekleyemezsin, öyle değil mi?

saçlarımın lise birdeyken yine eski uzunluğuna kavuştuğunu hatırlıyorum. sonraki iki sene de "uçlarından almak" suretiyle neredeyse-bel hizasındaki boylarını korudular istikrarla.

ta ki...

sanırım her şey hayattan aldığın darbelerle alakalı. zira elime önce makası daha sonra da boya tüpünü almamla yaşadığım ilk travmatik olay arasında sadece günler var.

ilk ve en büyük darbe alınır, saç boyanır ve kesilir. nokta.

bunu diğer hayal kırıklıkları ve travmalar izler.

ta ki...

bir gün bir karar alınır. on yıllardır gidilmeyen kuaförün koltuğuna oturulur ve saçlar hiç olmadığı kadar kısa kestirilir. ve artık "asla"lara yer yoktur!

sen ki hayatın acısını saçlarından çıkarttın yavaş yavaş, azar azar, kat kat; artık o saçlarla ödeşme zamanıdır. hayata kafa tutma zamanıdır. 

ve ne zaman ki saçlarını yeniden uzatmaya karar verdin, yine eksildin. sonra gittin yine saçlarını kestirdin.

bırak, unutulmayanlar uzun saçlı kadınlar olsunlar. sen kısa -ve belki mavi- saçlarınla ve hiçbir şeyi unutmaya aklınla, kalbinle dikil hayatın karşısına. dediğinde haklı olabilirsin, kadınsılıktan uzak bir korku salıyor olabiliriz akıllarına. ve onlar kaçarken anılarını da döküp saçıyorlar ortalığa. bizim elimizde birikiyor hepsi; tıpkı az önce elinde makas, aynanın karşısında kısalttığın saçlarından lavaboya dökülenler gibi. hepsi sende kalıyor. elin ensenden boşluğa düşüyor. yorucu belki. ama emin ol, sen böyle çok güzelsin.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder