19.2.12

hello, 26!


sana karşı çok ciddi bir önyargım var. öyle ortada kalmış, belirsiz bir hava uyandırmıştın yaklaşırken bile. şimdi koskoca bir seneyi seninle birlikte geçirmek durumundayım. hayır, telaffuzun bile kulağa sıkıcı geliyorken nasıl bir süreç bekliyorum ki? yaşlanmakla veya yaşı saklamakla alakası yok bunun, bir sonrakini zevkle karşılayacağımı biliyorum. ama sen daha çok, yüz buruşturulacak kıvamdasın. seni bu denli sevimsiz kılan bir şey daha var, daha önce de söylediğim gibi, tek başıma karşılayacak olmam. ilk kez. "yeni yıla kimle girersen bütün sene öyle geçermiş," psikolojisinde olmadım hiçbir zaman. bunun külliyen saçmalık olduğunu bilecek kadar çok yılbaşı atlattım. ama bu seferki başka. solumda smirnoff north şişesi, oturmuş seninle konuşurken bir yandan da, "acaba okan'da kim var?" diye düşünüyorum, bir yandan da london fashion week takip ediyorum. pathetic.

ha değişen ne olacak diye sorarsan, ben yine kışın eldiven takmak yerine hırkamın kollarını çekiştireceğim. kahvemi sek içeceğim. saçlarım hiçbir zaman mükemmel olmayacak. üst üste iki gün yüzük takıyorsam sonraki sayısız gün parmaklarımı özgür bırakacağım. çantam hep ağır olacak. kitap uyarlaması filmlere kuşkuylu yaklaşacağım. kitaplarımı düzenlerken obsesifliğimden ödün vermeyeceğim. kelimeler en uçsuz sığınağım olacak. dudaklarımı yiyeceğim. saklanmak istediğimde the million dollar hotel izleyeceğim. çorap giymekten nefret edeceğim. turuncu, pembe, kırmızı ve kahverengiden uzak duracağım. sevdiğim bir şarkıyı yüzlerce kez arka arkaya dinleyeceğim. dövme yaptıracağım. duygularımı mantığımın arkasına saklayacağım. güneşli havalarda kendimi iyi hissedeceğim.

neler getirirsin bilmiyorum, ama bunları götüremeyeceğinden adım kadar eminim.

evet 26, umarım seninle iyi anlaşırız. zira üç-yüz-altmış-beş gün uzun bir süre, you know.  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder