güya bu haftaki programımda ekstra bir yüklenme vardı ya, dergi ve konserler. pazartesi amy ve pazar jamiroquai arasına sıkıştırılmış, annenin götürüleceği bir adet james blunt. ve fakat ne oldu? amy, iptal. jay kay bileğini burkmuş, canım, ileri bir tarihte belki. neyse. sıkmıyoruz canımızı.
anneyle kol kola kadıköy'den vapura biniyoruz. seviyoruz ya yürümeyi, küçükçiftlik yolunda gelmişten geçmişten konuşuyoruz. alana gelene kadar susmuyoruz. basın olmanın en güzel yanlarından birisinin ücretsiz girdiğin konseri sahne önünde izlemek olduğunun aydınlanmasını yaşıyoruz. alan hıncahınç. yaş ortalaması, tahminen, 22. gençlik işte diyorum ama ben de genç oldum ve kendimi hiçbir konserde böylesine kaybetmedim. kaybetsem, hatırlardım. neyse. garipsesek de gülüyoruz.
çığlıklar eşliğinde tnk çıkıyor önce sahneye. söyle ruhum, yazılmış ve yapılmış en güzel türkçe parçalar sıralamasına girebilecek kadar iddialı benim nazarımda. ve grubun canlı performansı takdire şayan. her ne kadar sadece 2 şarkıya -bir diğeri de yine yazı bekleriz- eşlik etmiş olsam da alkışlamamak elde değil. anneden de vizeyi alıyorlar zaten. tamamdır bu iş.
ve yine çığlıklar. james blunt sahnede. arkasında 6 kişilik bir ekip. şarkılar arka arkaya giriyor. herkes tek ses eşlik ediyor. en önde, kendilerini parçalarcasına bağıran kız çucuklarının takribi bir 3 gün kadar konuşabileceklerini zannetmiyorum. ben şarkılarını bilmiyordum -ki hala bilmiyorum- ve kendisinden hiç hazzetmezdim. anne hatrı. kıramadım. kıyamadım. ama itiraf etmeliyim ki gayet başarılı bir performans ve keyifli bir konserdi. haftanın organizasyon talihsizliklerine inat dans bile ettim. annemle dans ettim. daha ne isterim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder