14.6.11

baloncuklar ve yumurtalı ekmek.

7 yaşındayım, bilemedin 8. çünkü ilkokula gidiyor olmalıyım. yine bir yaz tatili ve ben büyük çekmece'de ananem ve dedemin yanındayım. çocuk olduğum, çocukluğumu yaşadığım yer. yokuşlarından bisikletle indiğim, sahildeki parkında salıncağa bindiğim, arazilerinde çekirge topladığım. dizlerimi kanattığım, yara kabuklarıyla tanıştığım, her kabuk karşılığında boğazım şişene kadar dondurma yediğim. yaraların damağımda şekerli bir tat bıraktığı; çocukluğum. 

her yaz gibi bu yaz da ordayım. kitaplarım, günlüğüm, elbiselerim, mayom, terliklerim. hepsi bu kadar. çocuk olmanın dayanılmaz hafifliği. 

yer yatağında yatıyorum her zaman olduğu gibi. evde fazladan yatak olmasına rağmen, ben yere yapılan yatağı seviyorum. her akşam serdiğim elma desenli çarşafımı bu sabah da kaldırıp topluyorum. ananeye bir günaydın diyorum. 

- günaydın anane. 

yeni uyanmış çocuk sersemliği. banyoya gidiyorum. 

- terliklerini giy, hasta olacaksın. 

hiç kıyamaz ki torununa. ama bilir, adı gibi bilir terlik giymeyi sevmediğimi de. üzerimde hala geceliğim. kahvaltıyı kuruyor balkona, yardım ediyorum. 

- sen otur balkonda, dedene bak. ben en sevdiğin şeyi yapıcam şimdi.

gönderiyor beni yanından. dedem aşağıda. günlük sporu olan bahçeyle ilgileniyor. ben de fırsat bu fırsat ya, koşup içerden en kıymetli eşyalarımdan birisini kapıp kuruluyorum tekrar sandalyeye. baloncuk makinesi. makine deyişim adını bilmediğimden tabi, yoksa öyle mekanik bir yanı yok şimdikiler gibi. öyle işte. çocukluğumuzun içinde deterjanlı su karışımı olan, üflediğinizde onyüzmilyon baloncuk çıkarttığınız şey. nefesimizle yarattığımız. çocuk ciğerlerinizden çıkan mucize. üflüyorum. 

- dede, baak.
- oo. aferin kızıma. ne kadar çok baloncuk yapmışsın öyle.

üflüyorum. ellerimden dirseklerime kadar deterjanlı su oluyorum. üflemeye devam ediyorum. işte o zaman içerden bir koku geliyor burnuma. her şeyi bırakıp mutfağa koşma arzusu uyandıran o koku. yumurtalı ekmek. ananemin dibinde bitiyorum. gözlerim parlıyor. nasıl da bilir torununun neyi sevdiğini. 

-özlemişsindir ananenin yumurtalı ekmeğini.

özlemez miyim, hem de nasıl özledim. 

- dedeee, hadi gel. kahvaltı hazır. 

tabağa konan beyaz peynir ve domates. çatala batırılan bir dilim yumurtalı ekmek. bıçak kullanmadan. ısıra ısıra. ağzının kenarları yana kesile. 

- doymazsan daha yaparım kızım.

sonra bir dilim daha.

*

o, öyle bir an ki en huzursuz, en tedirgin, en korkak zamanlarımda kaçıp saklandığım. battaniye gibi, üzerime çektiğim gibi beni her şeyden koruyacak olan. hafızama kazıdığım, geçmişimde dondurduğum bir an. istediğim zaman gidip dinlendiğim tek yer. tıpkı şu an olduğu gibi gözümün önünde, kokusu burnumda, sesleri kulağımda. yanmadan. kesilmeden.

bu kadar basit. bu kadar sade.

baloncuklar ve yumurtalı ekmek.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder