kağıt-kalemle aram her zaman iyi olmuştur. çantamda muhakkak acil durumlar için taşıdığım bir defter ve birkaç kalem.. olur da bir şeyler çizmek isterim, olur da zihnimde uçuşan kelimeleri yazıya dökmek isterim diye. o kıvılcımları kaçırmamak için. içimden geçenleri iyi kötü yakalamak için.
uzun bir süredir çizim yeteneğime ihanet ediyorum. bir iki karalama dışında, yıllardır ortaya çıkarttığım somut bir şey olmadı. bunun için kendime kızıyorum da. yine de durumu değiştirmek için yaptığım hiçbir şey yok.
uzun süredir yapmadığım bir şey daha vardı; mektup yazmak. ama bundan 9 gün önce, haziran'ın 1'inde, defterimden bir orta koparttım. kapağında 'mutlu bir an' yazan kareli defterimden. ve başladım yazmaya. merhaba ö., sayende tekrar mektup yazmaya başladım. günlerce. anlattım. sordum. cevap beklediğim, cevabını bilmediğim, cevabını kendim verdiğim sorular sordum. karşılığında bir şey beklemeksizin.
dün gece de, kafamın içinde köşe kapmaca oynayan filleri sakinleştirmek için yine sarıldım kağıda kaleme. bu seferki çok zor oldu. yattığım yerden, bir türlü susmak bilmeyen zihnimden kelimeler saçıldı ortalığa. hiçbirisi yeni şeyler de değildi aslında. hiçbirisi pek de bir anlam ifade etmeyen, her zamanki şeyler. yine de birisine, uzakta da olsa birisine bunları anlatmak, anlatacak birisini bulmak.. sadece kendimi yatıştırmak, içimi arındırmak. artık rahat uyumak.
ve fakat dün gece son noktayı koydum. bir şeylere son vermenin ne kadar zor ve can yakıcı olduğunu fark ettim. devamı getirilebilecek ne varsa, o her neyse, bitiyor. bitmek zorunda kalıyor.
sonsuz diye bir şey yok. sonsuzluk yok.
çünkü insanlar susuyor. insanlar gidiyor. insanlar ölüyor.
ben yalnızca nokta koyuyorum.
yalnız.
nokta.
uzun bir süredir çizim yeteneğime ihanet ediyorum. bir iki karalama dışında, yıllardır ortaya çıkarttığım somut bir şey olmadı. bunun için kendime kızıyorum da. yine de durumu değiştirmek için yaptığım hiçbir şey yok.
uzun süredir yapmadığım bir şey daha vardı; mektup yazmak. ama bundan 9 gün önce, haziran'ın 1'inde, defterimden bir orta koparttım. kapağında 'mutlu bir an' yazan kareli defterimden. ve başladım yazmaya. merhaba ö., sayende tekrar mektup yazmaya başladım. günlerce. anlattım. sordum. cevap beklediğim, cevabını bilmediğim, cevabını kendim verdiğim sorular sordum. karşılığında bir şey beklemeksizin.
dün gece de, kafamın içinde köşe kapmaca oynayan filleri sakinleştirmek için yine sarıldım kağıda kaleme. bu seferki çok zor oldu. yattığım yerden, bir türlü susmak bilmeyen zihnimden kelimeler saçıldı ortalığa. hiçbirisi yeni şeyler de değildi aslında. hiçbirisi pek de bir anlam ifade etmeyen, her zamanki şeyler. yine de birisine, uzakta da olsa birisine bunları anlatmak, anlatacak birisini bulmak.. sadece kendimi yatıştırmak, içimi arındırmak. artık rahat uyumak.
ve fakat dün gece son noktayı koydum. bir şeylere son vermenin ne kadar zor ve can yakıcı olduğunu fark ettim. devamı getirilebilecek ne varsa, o her neyse, bitiyor. bitmek zorunda kalıyor.
sonsuz diye bir şey yok. sonsuzluk yok.
çünkü insanlar susuyor. insanlar gidiyor. insanlar ölüyor.
ben yalnızca nokta koyuyorum.
yalnız.
nokta.
bir sevgilim vardı. başka bir şehirde, benden ayrı. mektup yaz bana, derdim hep. çok severim mektup yazmayı ben, almayı da. nedense daha duygusal bir edimmiş gibi gelir. garipsedi ilk önce. bu devirde? cep telefonları ve bilgisayarların içinde?? yazdı ama.. hala saklarım onları. nedense telefonlara fısıldanan sözcüklerden daha gerçekmiş gibi gelirler, yeri gelince hayatlarımıza dair sunabileceğimiz, "bak ben yaşadım!" diyebileceğimiz kanıtlarmış gibi.
YanıtlaSilhani "söz uçar, yazı kalır" diye bir laf vardır ya, işte mektup da o yüzden en gerçeğidir paylaşmanın.
YanıtlaSilkalıcıdır bir kere. eskimez ve hatta okudukça yeni anlamlar kazanır.
bir de el yazısı faktörü de eklenir ya işin içine. ne times new roman girer araya ne de arial veya calibri. içinizden gelenler parmaklarınızın ucundan akar kağıda.
ve belki içtiğiniz kahveden damlayan bir damla, en yaşayan ispatı olur mektubun.
mektup yazmak güzeldir. okumak da.