söyleyecek çok şey var ama anlatacak bir şey yok ya da o kadar çok ki...
beni bundan 10 sene öncesine götüren şey sadece bir film. ama bu öyle bir film ki o 10 küsür seneyi yerle bir etti 2 saat içinde; öncesini ve sonrasını da. ne kadar çok şey kaybettiğimi gördüm, kaybettiklerimi neyle ikame etmeye çalıştığımı. ve hayatı gördüm. içinde kaybolduğum ve bazen dışından baktığım hayatı. hayatın bana neler kaybettirdiğini. kadıköy'ü, lodosu, yağmurda sigara içmeyi...
filmi izlerken kitabı okuyordum, radyo programını dinliyordum. tam o yaşımdaki halimle. ve ışıklar açıldığında, koltuğunda çakılan ben'in hiç de o yaşta olmadığını görmenin ağırlığıyla bir süre oturduğum yerden kalkamadım fonda "my woman" çalarken.
ve tüm bunların üstüne, o kapıdan çıkınca yapılacak en doğru şeyi yaptım, bir sigara yaktım.
trip'e gittim. içerisi tam da 99'daki yalnızlar partisi'nden bir kesit gibiydi. sanki zaman o an'da durmuştu ve biz bir yerinden ona dahil olmuştuk. biramı içerken geçen zamanda kazandıklarımı da düşündüm. denklemdeki yerine yerleştirmeye çalıştım olanı biteni. kaç yanlışın kaç doğruyu, kaç gerçeğin kaç insanı götürdüğünün sağlamasını yaptım.
sonra çıkıp eve yürüdüm ve uyudum, tedirginlikle.
ve bütün bunları tam da olması gereken insanla, d. ile yaptım. o geceden fotoğrafımız yok hiç. eğer çekilseydik, biraz siyah-beyaz ve belki sepya çıkardık. renginden yoksun ve yaşlanmış. dik duruyor olurduk, sırtımızın kamburunu saklardık kürek kemiklerimizin arasında. hüznümüz görünmesin diye de gülerdik. sarılırdık muhakkak, kaybettiklerimize inat.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder