25 sene geçti ama ben şimdi, sistem rayına oturana kadar, son 4 ayı temize çekeceğim ve sonra kaldığım yerden devam edeceğim. başlıkları tarihe not düşmek için atacağım. moleskine ve sözlük'ten kopya çekeceğim. nefesimi en fazla ne kadar tutabilirim onu deneyeceğim.
her yeni yılı "bu geçirdiğim en kötü yıldı" diye uğurladığım gerçeği göz önüne alınırsa belki de beklentileri düşük tutmakta fayda vardır, şeklinde başlayabilirim pekala. zira açılış notu olarak emrah serbes'in erken kaybedenler kitabından "neden? çünkü büyüdükçe arzularım küçüldü, şaşkınlıklarım küçüldü, beklentilerim küçüldü. büyüdükçe öyle küçüldüm ki içimde taşacak bir şey kalmadı. büyümenin bir bedeli varsa işte bu, yarım metre uzadım, yirmi kilo aldım ve dünyadan vazgeçtim." şeklindeki bir alıntıyla açılan bir yıldan pek de bir şey beklememem gerektiğini öne sürebilirim, haklı gerekçeleriyle. sayfaları çevirirken durup, susup gülümsemeyebilirim, tam da şu anda olduğu gibi. dolu sayfalara baktıkça, boş olanların aslında ne anlam ifade ettiğini görebilirim. son entrylerime göz attıkça yükümün ne kadar ağır olduğunu, ben hafiflediğini sandıkça çantamı ne kadar çok doldurmuşum'larla kendime kızabilirim. bahar yorgunluğu denen şeyin kendime söylediğim en okkalı yalanlardan birisi olduğuna inanabilirim, doğruyu söyledikçe burnumun hiç kısalmadığını bilerek.
nefesimi daha ne kadar tutabilirim?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder