dün akşam ofisten 20:30 gibi çıktık. işimiz bittiğinden değil, bina (plaza) yönetiminden ancak o kadar izin alınabildiği için. ama bir flash bellek dolusu materyali de yanımıza almayı ihmal etmedik. sonra f.'ye gittik. evde çalışacak olmanın dayanılmaz hafifliği vardı üzerimizde. önce kendimize bir salata yaptık, cevizli ve beyaz peynirli. karnımızı doyurduk. daha sonra mac'in başına geçtik. elimizde dergiler. masanın üstünde çay bardakları ve hızla dolan bir kültablasıyla 4 tane sıfır sayfa çizdik. saate baktığımızda 02:07'yi gösteriyordu. bu kadarını biz bile beklemiyorduk. oğluyla birlikte çıktık evden ve 3 dakikalık yürüyüşten sonra eve geldim. home sweet home. buna bir kez daha ikna oldum. bir sigara yaktım. d.'nin benim için aldığı mavi ojeleri kokladım. alarmımı 10'a kurdum çünkü ertesi gün, bugün, yani cumartesi günü, kalkıp yine ofise gitmem gerekiyordu. ne ara uykuya daldığımı bilmiyorum ama bir hayli hızlı olmalı çünkü d. ve e.'nin kapılarını kapattığını bile fark etmedim. ve sabah, yandaki metruk evden gelen inşaat sesiyle uyandım. saat 09'da. dayanabileceğimi sanmakla çok büyük bir hata ettim tabi. uyumaya devam edebilirim, yataktan çıkmayı erteleyebilirim diye düşünürken yarım saat geçmedi ki kendimi banyoda buldum ve yapabileceğim en iyi şeyi yaptım; kafamı soğuk suyun altına soktum. bir kahve yaptım. başka türlü nasıl sakinleşildiğini bilmiyorum çünkü. ve belki kahvaltı. ne de olsa kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı. bu bir kase müsli bile olsa.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder