6.1.13

it's not good enough to have you here in my head.


sis bütün şehri örttüğünde avuçlarını açıp içinden geçen çizgilere bakıyor. dokunuyor her birine tek tek. açtıkları yolları takip ediyor. kesişmeler ve asla bir noktada birleşmeyecek hayatlar. beklentiler ve asla gerçekleşmeyecek rüyalar.

- biz birbirimize benzemiyoruz, diyor, ellerim bile birbirine benzemiyor ki.

kar soğuğu bütün şehri kapladığında hafızalar tazeleniyor. hatırlıyor bütün olan biteni. tıpkı altı sene önceki ve tıpkı altı gün önceki gibi, altı dakika öncesi bile birbirinden farksız geliyor. umutlar ve asla tamir edilemeyecek kırıklar. karşılaşmalar ve asla bir araya gelemeyecek bakışlar.

- seni duyamıyorum, diyor, kendi sesim bile düzgün çıkmıyor ki.

bütün bu dağınıklığın sebebi kendinden başkası değil. herkes gitti ve ortalık birbirine girdi. bu yüzden toparlanamayacak şeyleri daha fazla dağıtmakta sakınca görmüyor. yine de bir şey ona engel oluyor. sesi içindeki o koca boşlukta yankılanıyor. içinden geçenleri söylememek ve haykırmamak için kendini zor tutuyor. yutuyor. içkisinden bir yudum daha alıp ağzındaki kuruluğu bastırıyor. şu an için bu kadarı yeterli. sonrasını düşünmek bile istemiyor.

karşısında kendini olabildiğince küçük, eksik ve çıplak hissediyor. oysa büyüyeli, azla yetinmeyi öğreneli ve olabildiğince sade giyinmeye başlayalı seneler oldu. yine de kendisini uzayda sürüklenirken buluyor. sonsuz boşluktaki her şeyden küçük, eksik ve çıplak.

daha kalabalık, daha gürültülü ve daha basık tavanlı yerlere gidiyor. dumandan burnunun ucundaki duvarı göremezken neye güldüğünü bile bilmiyor. bildiği tek şey, o an için hiçbir şey hatırlamadığı. unutmadıklarını oldukları yerde bırakıp, sadece o an için bulanık kelimeler duyup berrak kahkahalar atıyor. 

gece olamayacak kadar geç, sabah olamayacak kadar erken bir saatte sessizce odasına giriyor. işler yolunda gitmediğinde bozulan uyku düzeninin dengesini yine tutturamayacağını çok iyi biliyor. her şeyin fazla ve gereğinden yanlış olduğu bir gecenin kusurlarını uykusunda çözmeye çalışıyor. rüyasında gördüklerinin gerçek olduğunu sanıyor. sadece bir an. ve sonra sessizce kalkıyor.

belki biraz daha kalıp zaman öldürmek istiyor ve ölen diğer duygular gibi onun da yasını tutmayacağını çok iyi biliyor. yapacağı tek bir şey var, mutsuzluğu hayatın geneline adil biçimde bölüştürmek. 

ve devam etmek.

yine en yanlış saatte uyanıyor.


2 yorum:

  1. hayat o 'bir an'lar arasındaki zamanı olabildiğince az düşünerek geçirmeye çalışmaktan ibarettir kimisine.

    severek okudum.

    YanıtlaSil