8.1.13

how to disappear completely and never be found.


hangimiz okşayabilir ki zamanı?

kim zamana dokunduğunu iddia edebilir? o, öylece akıp giderken ve asla geri döndürülemeyecekken, kim zamana hükmedebilir? hangi zaman dilimi üzerinden geçip giderken bir tüy hafifliği hissettirir?

ruhların çalkalandığı ve bedenlerin salındığı şu hayatta, madde mi ağırdır, mana mı? kim ölçebilir ki hayatın ağırlığını? bir odanın tavanında birikip, giderek ciğerlere dolan duman gibi, kim tutabilir uçucu sözleri ve bir kaya kadar ağır hayalleri?

uykunun en hafif ve rüyanın en ağır olduğu anlarda gördüklerine ne denir? zamanın ve mekanın ölçülemeyen boyutuna erişmenin bedeli, her hücrenle özlemek midir? uykusuzluğun karşılığı, vücudundaki tüm kemikleri ve eklemleri saç diplerinden ayak parmaklarına kadar hissetmek midir?

ölümle sınanan hayatların, hayatta kalanların acılarıyla aynı denklemde çözüldüğü beton zeminlere çarpıyor yüzün. ruhun kemiğinden ayrılmadıkça, göz bebeklerinden öfke saçıyorsun. kalarak değil, kaçarak savaşıyorsun. bulunmak istemedikçe, daha çok anılıyor adın. sen, tüm öznelerin, zamirlerin ve yüklemlerin bittiği yerde başlıyorsun. ne kadar istesen de, olmuyor.

bu sefer kaybettin, hepyek.

3 yorum:

  1. çocuğun tek isteği vardı. kimseyle göz göze gelmemek. başarırsam diye düşündü belki de uyuyabilirim bu gece. bunca insanın arasında yalnız olduğumu unuturum. masadan birisinin seslenmesiyle ona doğru baktı. gülmesi gerektiğini hatırlayarak yüzüne içten bir gülümseme yerleştirdi ve o an farketti. hep kaybedecekti.

    bir sigara yaktı.

    YanıtlaSil
  2. yalnızlığımızdandır sigarayı bırakamamamız.

    YanıtlaSil
  3. sigara ve uykuyu bana bırakın gerisi sizin olsun. her ikisi için de başkasına ihtiyaç duymamak ise tesadüf mü hiç bilmiyorum.

    YanıtlaSil