14.2.13

i count the falling stars, i will not be staying long.


geçmişi gülerek anımsıyoruz. anlattıkça dudağımızın kenarındaki kıvrım yukarı doğru uzuyor. o uzadıkça, cümleler kısalıyor. kelimeler aklımızdan parmak uçlarımıza akıyor. alkol masasına sürüyoruz yaşadıklarımızı. her masadan, birer leke bırakıp kalkıyoruz. tüm güzelliği ve olağanca çirkinliğiyle, ne bir eksik ama hep bir fazla uzaklaşıyoruz. severken değil, severek öldürüyoruz birbirimizi.

sonra bir adam çıkıyor, siyahlar içinde. sesinden ışık çubukları geçiyor. duruşu ne kadar dik olsa da, her bir hücresinden dram akıyor. umutlarını trajedisine asıp anlatıyor bildiklerini. bilmediklerini bize bırakıyor.

hayatın ta dibinden sesleniyor. yalanların arkasındaki gerçeği görmek için yerin dibine girmiş bu adam, yıldızlardan medet umuyor. bembeyaz ışıkların arasında kaybolup gidiyor.

avuçlarımız ıslanıyor. ellerimiz soğuyor. kulaklarımızın uğultusuna inat, hala bir şeyler mırıldanıyoruz. derin bir iç çekip, olduğumuz yere uzanıyoruz.

uykuyu bulup, olduğu yerden çıkartmaya çalışıyoruz. ama nafile.

hayatın ta dibini görmenin sonsuz beyazlığına sarılıyoruz.



* bu yazı 14.02.2013'te diskolata blog'da yayınlanmıştır.

1 yorum:

  1. ne güzel bulmuşsun işte ışık çubuklarını :) onların ışığında çağır uykuyu bence o zaman gelecektir.

    YanıtlaSil