1.2.15

sare.


paralel düzlemlerde ilerlese de hayat bizi aynı yerde kesiştirdi; başkalarının boşluğunu doldurmakla yormayalım kendimizi, boşver, iyiyiz böyle.

*

öncesi silik, ama en net olan anı rakı masasında başladı. önce farklı uçlarda oturulan, sonra karşı karşıya buluşulan; kadehlerin elde taksiye binildiği, kadehlerin yolda kırıldığı, kadehlerin bakışlarda tokuşturulduğu masalardan geçtik. genç değildik; birbirimize geç geldik. giden birinin ardından birbirimize emanettik. 

bir yerde rüzgar esse, karşı tarafta fırtınası çıkardı. hava karardı, hava açtı. dalga boyları boyumuzu aştı. yükler aldık, yükler bıraktık. boyumuz hep kısa kaldı. üzerimize en güzel elbiselerimizi geçirsek de saçlarımız hiç uzamadı. 

o gece de aynı rakıdan farklı yollara gitmek üzere kalktık. farklı kapılardan geçtik. birbirimizden habersiz aynı histe buluştuk. 

anlam’dı aradığımız. olanın bitenin, gidenin gelenin bir anlamı olmalıydı. boş yere toplamadık o ışık çubuklarını saçlarımızın arasında. ve boşuna yetiştirmedik apartman boşluğunda çiçeklerimizi.

gerçek’ti istediğimiz. denize bakıp hayaller kursak da hep bir gerçeklik payı vardı kelimelerimizde. o kelimelerle çözdük karşımıza geçenleri. karşı karşıya kaldığımız şeylerin sahteliğinden midemiz bulandı. 

inandığımız gerçek anlara ve anlamlara sarıldık. şimdiki zamanın boşluğunu kaldıramadığımız için geçmişi yaşattık içimizde. üzerine yorulmadan ve yormadan; saklayarak ve sakınarak.

sabah kahvesinde birbirimize sarılarak.

çünkü kendinize ördüğünüz duvarların arkasındaki boşluktan bir şey hissetmeniz imkansızdı. ve biz boşlukla sevişmekten hoşlanmazdık.

çünkü his değilse de biraz farklılık şarttı; ve siz olağanca sıradanlığınız ve sığlığınızla bize nefes alacak yer bırakmadınız.


çünkü ütopyalar güzeldi. biz de pencereyi açıp kendimizi denize bıraktık.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder