5.7.11

"we've all been changed from what we were.
our broken parts smashed off the floor."

değiştiğini nasıl anlarsın? eski alışkanlıklarını bir kenara bırakmak, önceden büyük büyük laflarla reddettiğin şeyleri yapmaya başlamak tükürdüğünü yalamak mıdır? yoksa?
veya bir şeyi sırf alışkanlık diye sürdürmek ne kadar mantıklıdır? ne kadar mutlu eder insanı o şey artık rutin haline gelmişse?

eskiden parmak uçlarım soyulurdu. "deri değiştiriyorum," derdim soranlara. gerçekten var olan bir sağlık sorununa kılıf uydurmaktı benimki. engel olamadığım o-her-neyse, ona karşı direnmeye çalışmaktı belki. ama geçti. artık parmaklarım soyulmuyor. güneşten yanmadığım sürece derim de soyulmuyor. yine de deri değiştiriyorum. kuruyan ne varsa pul pul döküyorum. ferahladığımı hissediyorum. kabuklarımı attıkça yüklerimden kurtuluyorum.
ve değişiyorum.

bir şeyler aynı kalsa da birçok şey değişiyor hayatta.
peki insanlar bunu nasıl karşılıyor? bir şarkıda dediği gibi horse loves you when you move with him / people hates you when you' changing mi? kimi zaman evet. "değiştin," diyip gidenlerin arkasından kabuklar bağlıyorsun. kimi zamansa insanlar bu değişimin sende yarattığı farklılığı görüp yanında yürümeye devam ediyorlar. o zaman anlıyorsun aslında ne kadar "sen" olduğunu. kabuklarının altındaki sen'in aslında hep olduğunu. sadece bunu görenler kalıyor ya zaten.

ve sen yürüyorsun. devam ediyorsun. hayat olup biterken, zamanla yarışırken kendine soyacak yeni kabuklar bağlıyorsun. ve dökülüyorsun yine. pul pul.

just like seasons, people change, and so must their feelings. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder