20.7.11

uzun uzun yazdıklarımı okudum.
uzunluk ölçü birimi olarak mesafenin yakınken uzak, uzakken yakın sonuçlar doğurduğuna bir kez daha ikna oldum.
ruh halimin havaya göre nasıl da değişebildiğini ispat edebileceğim delillerim olduğunu fark ettim.
sürekli tatile gitmek istediğimden dem vurup ayağımı soktuğum tek su birikintisinin duş olduğu gerçeğiyle yüzleştim.
senenin henüz yarısı bitmişken hayatta nelerin, nasıl da çabucak tepetaklak olduğunu ve fakat ne ara yeni baştan kurulduğunu görünce hayret ettim.
kelimelerin, sokakların ve evlerin yeni anlamlarla yeniden değer kazandığına şahitlik edene kadar olay yerini terk etmemeye söz verdim.
ve arkama yaslanıp ayaklarımı uzattım.
uzun uzun yazmadıklarımı düşündüm.
kıyıya köşeye hapsolmuş kelimelerin neden bir araya gelmediğinin muhasebesini yaptım.
değerler ve beklentiler arasındaki hassas dengeyi kuracak terazinin neresinde durduğuma bakıp kendimi azad ettim.
ikiyle ikinin her zaman dört etmeyeceği gerçeğini dile getirenlere hak verdim.
hayatın hep "elde var 1" veya "gizli özne" gibi süprizlerle oyunu lehine çevirdiğini görünce durdum, sustum ve gülümsedim.


artık romanımı okumaya kaldığım yerden devam edebilirim.
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder