9.2.13

and it keeps on coming and i just stand still.


ara vermek yeterli olmuyor. gök taşlarının birbirine teğet geçtiği boşluklardan geçiyoruz. mesafelerin hiçbir mekan ve zaman düzleminde birbirini kesmediği evrenler doğuruyoruz. 

yediğimiz yemeğin bizi mutlu etmesini bekliyoruz. ağzımızı alkolle çalkalıyoruz. bildiğimiz tüm yalanları bir kenara bırakıp kendimizi yenileriyle kandırmaya çalışırken hep yarım kalıyoruz. masadan, hep, tabağımızdakileri yarım bırakıp kalkıyoruz.

kulağımıza çalınan melodilerin adını öğrenip, daha şarkı bitmeden unutuyoruz. artık bir önemi yok, diyoruz. hiçbir şeye anlam yüklemediğimiz gibi var olan tüm anlamları da bir kalemde silip geçiyoruz.

kesilen parmaklardaki izlere bakıyoruz sürekli. o sızının varlığını bir an bile olsa inkar etmek istemiyoruz. içimizdeki parçalanmışlığın izlerini dışarı vuruyoruz. bir kahve içelim, diyoruz. veya tam şu an, çek ve vur beni.

uçsuz bucaksız çöllerde havaya saçılan boyalarla renklendiriyoruz yüzümüzü. en savunmasız ve çıplak halimizle karışıyoruz tanımadığımız insanların içine. ilk defa gördüğümüz ve belki de sonra sonsuzluğa gömülecek kalabalığın içinde bir nokta olup kayboluyoruz.

inşaat sesleriyle bölünüyor uykumuz. sinir uçlarımızda hissettiğimiz titreşimlerle açıyoruz gözümüzü. baktığımız her yerde kıvılcımlar patlıyor. demir çubuklardan kazıklar çakıyorlar bedenlerimize. olduğumuz yere çakılıp kalıyoruz. hiçbir yere kıpırdayamıyoruz.

buz gibi suyla yıkıyoruz yüzümüzü. dudaklarımızın uçlarını yukarı kaldırıyoruz. gözlerimiz kısılıyor. kimse içerde neler olup bittiğini fark edemesin diye, kalın kalın kazakların içine sığınıyoruz. boynumuz, bileklerimiz ve parmaklarımız hep boş kalıyor. zincirlerden kurtulup ağırlıkları atıyoruz.

kutular biriktiriyoruz büyüklü küçüklü. kapakları bir türlü kapanmak bilmiyor hiçbirisinin. bir kahkahayla ve her rüzgarla içinden hayatlar saçılıyor dört bir yana. yeni kutular bulup çıkartıyoruz. her şeyi sığdırmaya çalışıyoruz içlerine. tıka basa dolduruyoruz anıları. bir tek biz, dışarda kalıyoruz.

yarı açık perdelerin arkasında gecenin çökmesini bekliyoruz. yapay ışıkların ve gerçek insanların arasından kendimize çözülecek yer açıyoruz. binlerce kemiğe ve milyonlarca hücreye bölünüyor bedenimiz. her gece ölüp, kendimizden kendimizi doğuruyoruz.


5 yorum:

  1. yelkovan biraz daha hızlı yürüsün diye vermeyeceğimiz taviz yok. sırf biraz daha zaman çalmak için bütün eylemlerimiz. zaten böyle anlarsın senin için değerli olanı. elinden gittiğinde tekrar saate bakmaya başlarsın.

    dudaklarımda insanları eğlendiğime inandıracak bir gülümseme, kulağımda gösterişli yalanlar, gözlerim tabi ki yelkovanda. biraz daha içeyim istiyorum. belki o zaman uyanırım.

    beni bu gece çabuk öldür.

    YanıtlaSil
  2. Ah! Olmamı istediğin birisi varsa üzüldüm sahiden çünkü değilim. Sadece yazdıklarını okumayı seviyorum.

    YanıtlaSil
  3. ben de 'birisi' olduğunu umduğumdan değil, merakımdan sordum.

    sıkıntı yok .)

    YanıtlaSil
  4. Tamamdır o zaman. Daha sık yazma imkanın varsa yazsan ya, insanlar okusa :-)

    YanıtlaSil