14.4.13

what are we going to do about this?


duygusuzluğunun altında yatan kaos, onlarca farklı duygunun, tıpkı atomların birbirine çarpmasıyla ortaya çıkan enerji gibi, tek bir bedende buluşmasıyla bomba etkisi yaratıyordu. onlarca farklı insana duyulan onlarca farklı duygudan doğan bu yıkıcı güçle, giderek hissizleşiyordu. yıkılan duvarlar ve dağıtılan odalar, yeni ve daha yüksek duvarlara, kirli ve daha dağınık odalara açılıyordu.

senelerdir tanıdığı kimisine karşı ne yapacağını bilmediğinden, en olmadık dışa vurumları gerçekleştiriyordu davranışlarında. en şımarık ve en amatör tavrını çekip çıkartıyordu önüne, herkesin önünde.

kimisi de tüm yakınlaşmalara uzak kalmayı tercih ettiğinden, her türlü dengesizliği içinde barındırıyordu. ne yapacağını bilememe hali, hiçbir şey yapmamasını salık veriyordu istemsizce. bilinmeyenin çok olduğu denklemdeki bütün hatalar birbirini götürüyordu.

kimisi hiçbir zaman doğmayacak bir kız kardeşe sesleniyordu, her şeyden ve bütün çirkinliklerden bağımsız. belki de en sağ ve temiz kalacak yanıyla konuşuyordu onunla. ne kadar uzak ve habersiz kalsa da, o kadar meraklanıp yine de sessiz kalabiliyordu paralel düzlemler boyunca.

kimisi içindeki sarılma güdüsünü harekete geçiriyordu her an. her kelime ve her dokunuş, bir şeylerin bazen olmayacağı gerçeğini de beraberinde getiriyordu. çoğalmanın ve sonsuzluğun en eksik ve en beyaz yüzünü gösteriyordu bakıldığında.

kimisine karşı hissedilen tahrip edici duygularla ruhuna ne yapacağını bilemediğinden, bedenini dönüştürüyordu. içinden çıkan ve kendisinden yenilerini doğuran tüm duygular, bu derinlikten kaynaklanıyordu. aşağılara indikçe, göz gözü görmüyordu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder