13.5.13

what's the good in being good?


dünya eskiden sessizdi. şimdiyse gürültüden durulmuyor. dikkat dağıtan cızırtılı ve yoğun sesler, bölünüyor. parçalandıkça parçalıyor. kötü ve çirkin ne kadar isim, sıfat ve fiil varsa tırnak diplerine doluyor.

kırılmalar çağında yaşıyor. ne kadar odaklanmaya çalışırsa çalışsın, o kadar unutuluyor hakkında bilinenler. çünkü ne kadar dağınık olunursa, o kadar var olunuyor. kaos, ışık çubuklarından sigara izmaritlerine kadar, parmak uçlarına kazınıyor.

her şeyin içinde yer almak, içindeki her şeyi teker teker yakıyor. tene değen kimyasal gibi, köpürdükçe çirkinleşiyor. neye temas etse, kesif bir koku yayılıyor etrafa.

ne kadar yavaş nefes alırsa alsın, hızından başı dönüyor. ta ki düşünecek bir aklı ve hissedecek bir ruhu kalmayana kadar. dönüyor. en başa. ta en başından bildiği şeyleri unutana kadar.

dünya tek bir anlığına sussa, sadece tek bir an için, gençliğinden bir melodi duyacağına inanıyor. her notayla daha temiz ve daha genç olacağına inandığı her an, bir cızırtıyla kesiliyor nefesi. hiçbir zaman o sonsuz beyazlığı geri getiremeyeceğini biliyor.

belki de her şeyi yıksa, yerle bir etse tüm geçmişi, her şeyi yeniden yerli yerine koyabilse? her şeyi yeniden bir araya getirip, yeniden altında kalacak olmanın gerçeğiyle yüz yüze geliyor. 

ellerini, ayaklarını ve sesini, her şeyi geride bırakıp, boylu boyunca uzanmanın, boynuna uzanmanın fırtınasında sesi bile çıkmıyor. gürültüden hiçbir şey duyamaz oluyor.

bunlara nasıl dayandığını bilmiyor. belki de bilse, dayanamaz.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder