5.5.13

to all the bad movies and all the earthquakes.


zamanın nasıl geçtiği ve mekanlar arası mesafenin nasıl uzadığı hiçbir zaman kestirilemiyor. gerçeklik, göz altı morluklarında halkalanıyor. beklenmeyen anlarda, daha ne olduğunu anlamadan bulunulan yerlerde kelimeler havaya asılıyor. kelimeler takılıyor dallara. hikayeler birikiyor masanın üzerinde. daha tozu alınmamışken üzeri yenileriyle kaplanıyor. en köşede kalan, en çok seviliyor. 

yalnızken kulaklardan akan sessizlik, kalabalıkta inceden bir mırıldanmaya dönüşüyor. kurulan her cümle, yatağın altına itilmiş bir kutunun kapağını aralıyor inceden. içerisi ve dışarısı birbirine karışıyor. bütün sınırları alt üst eden bir kaos türüyor bilinmeyen coğrafyalarda. her beden, kendi isimsiz krallığını çökertiyor bir yenisini ve en kötüsünü kurmak için. 

tüm şeritlerin tersten aktığı bir hayatta, sadece yol çizgilerini birbirine bağlayanlar sağ kalıyor. bütün düğümlerin tek bir yanlışta koptuğu aşklar yerini sıradan hatalara bırakıyor. kaybolan ışık çubuklarını geri getirecek bir adam, bir kadın, bir el, bir tutam saç, bir. hiç oluyor. geçmişin yükü, ayak tabanlarındaki bir çamur kadar leke bırakıyor.

her hücresiyle sevip olağanca beyazlığıyla inanan herkes, er ya da geç, tüm çirkinliğiyle karanlığa çekilip sonsuz hırçınlığıyla derisini yırtıyor. bildiği her şeyi unutmaya çalışan herkes, olacakları bilmeye muktedir olduğu her an, daha çok ölüyor.

ister inan ister inanma, yol ne gideni ne de kalanı affediyor.


*fotoğraf: furkan akbayrak 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder