6.6.14

club bangkok ss14 fashion show*

Sanat bütünlüklü bir iş. Ve ben defilelere birer sanat eseri gözüyle bakıyorum zira dekorundan müziğine, koleksiyon parçalarından modellerin yürüyüşüne kadar her anı performansa dayalı bir etkinlik. Ve her sanat eseri gibi onun da bir felsefesi, bir duruşu var. Arkasında yatan hikayesi, arka planda çalışan ekibi, hazırlık aşaması; kıyafetlerin tasarlanması, dikilmesi, uygun aksesuarların seçilmesi; doğru müziğin belirlenmesi, beğenilmemesi, tekrar denenmesi; dekorun kurulması, ışığın ayarlanması; modellerin nasıl yürüyeceği, nasıl bakacağı, ne zaman göz kırpacağı kurgusu ile tepeden tırnağa bir sanat eseri.

Sizin performanslarınızdaki doğallığın arkasında, bu noktaya gelene kadar çalışılmış bir süreç olduğunu düşünüyorum. Tıpkı bir defile gibi. Bir hikayeniz, giyim tarzınız, müzik seçiminiz ve tavrınız var. Ve doğallığınız, tüm bu süreci bire bir yaşamış, yemiş/içmiş ve sindirmiş; üzerinize oturtmuş olmanızda yatıyor. Buna istinaden, sizi podyuma çıkartmak istiyorum. Model olarak değil, tüm kurgunun altında imzası olan tasarımcı olarak. Ve her birinizden teker teker, bir tasarımcı edasıyla defile kurgulamanızı istiyorum; ilham kaynağı, dekor, modellerin seçimi, müzik ve tabii ki kıyafetler.

Evet, söz sizde.

Öncelikle bizim performanslarımızı doğal bulduğunuz için teşekkür ederiz. Aslına bakarsanız; bir defile kadar anının anına tutması gereken bir zorunlulukta çalışmıyoruz. O, başından sonuna kurgulanan konseptiyle bir hayli zor iş. Biz bir defileye kıyasla çok daha rahatız. Doğru müziğin belirlenmesi ve doğru aksesuarların seçilmesi kısmı zaten cebimizde taşıdığımız nüfus cüzdanımız gibi her zaman bizimle. Yılların birikimi olan arşivlerimizi çıkartıp önümüze koyuyoruz. Evde tek başımıza sevdiğimiz bir şarkıyı nasıl söylüyorsak, o şekilde davranıyoruz. Eğer bizim performanslarımızdaki doğallığı ele alırsak; içerisinde liseli bir ergen çocuktan tutun da otuzlu yaşlarına merdiven dayamış, şakacı (hem de arap şakası) işinde ve de gücünde insanların enerjisinin katık edilerek dışarı vurumu olarak açıklayabiliriz. Çizgimiz belli olduğundan giydiğimiz kıyafetler de üstümüze tam oturuyor. Anlarsınız ya…

Defilimize gelirsek; Onur son dönemde yıldızı parlayan bir moda http://mydearfollowers.tumblr.com/  blogger’ı. İsterseniz ilk defileyi kendisine bırakalım;

Mizahla moda pek yan yana gelmediği için ben açtığım blogda bu iki kavrama önem verdim. Burnu kalkık moda camiasının mizahın en leş versiyonuyla birleşkesini yansıttığım blogumdan alıntılayarak kendi defilemi yaratabilirim. İlk olarak; benim hayalimdeki defilenin koreografisini yapacak kişi çok sevdiğim şahsiyet Uğurkan Erez değil, Süheyl ve Behzat Uygur olurdu. Neden derseniz; moda ile mizahın uyumsuzluğunu yansıttıkları için derdim. Bilirsiniz; Uygur kardeşlerin de bir tanesi rengarenk giyindiği kıyafetleriyle bir dönem gençlerin beyinlerini yakmıştı. Öbür nedenimse; maalesef ikisi de hiç komik olmayışıdır. İşte, bu yüzden en iyi ilham kaynağım bu başarısız ikilli olurdu. Defilede görücüye çıkacak olan koleksiyon konusunda da tercihim; yine kendi blogumdaki paylaşımlarımla da mesajını vermeye çalıştığım, “Ne giyersen giy kendini rahat hissettiğini giy!” ya da “Kasılacak bir şey yok kendin ol yeter!” minvalinde olurdu. Tıpkı blogumda da yaptığım gibi gündelik hayattan basitçe kombinlenebilecek ürünleri eşleştirerek seçerdim. Bu yıllardır giymediğiniz bir sweatshirt de olabilir. Bir pazarcı hırkası bile… Mankenler konusuna gelince; direkt olarak web tarayıcıma açılış sayfası olarak eklediğim Option isimli model ajansından seçmece usülü karar verirdim herhale. Müzik olarak da; Primal Scream’den Loaded çalardım.

Sözü diğer arkadaşlara bırakayım;


Birçok otorite tarafından defalarca şehrin en iyi giyinen insanı olarak lanse edilen Hakan arkadaşımız, sahibi olduğu paranın %90’ını tekstil sektörüne yatırmasıyla ünlüdür. Dolabında 58 kazağı olduğu biliniyor. Yüzlerce ayakkabısı olduğuna dair söylentiler var. Şu sıralar havaların açmasıyla birlikte kazak koleksiyonu yerini t-shirt’lere bırakıyor. O yüzden kendisinin tek bir yumrukla (dolabıyla) koca bir defileyi öldürebileceğini söyleyebiliriz. Düzenleyeceği defile evinde tuttuğu ama giymeyi unuttuğu kıyafetlerini sergiler, müzik olarak da şu sıralar ‘Mükemmel bir albüm yaptılar’ diye övüp durduğu Kasabian’dan Eez-eh’i podyumda tercih ederdi.


Doğu ise; ‘Yılda bir alırım ama aldım mı da tam alırım’cılardan biri. Uzun süre boyunca üzerine bir iğne bile almaz. Ki; biz burada kendisinin bayramlık harçlıklarını biriktirdiğini düşünüyoruz. Bir şeyler alma kararı aldığında da girdiği mağazada rüzgar gibi eser. Bir araba parasına deri ceket aldığı görülmüştür. Araba darken yanlış anlamayın Tofaş’ı kast ettik. Defilesinde boy gösterecek olan mankenleri de Tofaş Kızları arasından seçerdi. Müzik tercihiyse; ‘Sevdim mi tamam severim!’ olurdu.  


*bu yazı 02.06.2014 tarihinde trendus.com'da yayınlanmıştır. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder