5.12.12

and if you're still breathing, you're the lucky ones.


umut, insanın kendisini diğer tüm canlılardan ve -tabii ki- insanlardan ayırma biçimidir. hayallerini gerçeklerinin önüne koyacak kadar zayıf yaratılışlı tek canlı türü olan insan, tam olarak bu kusurlu yapısı ve kırılgan karakteri yüzünden umut kavramını hayatının birincil düzen eğrisi olarak konumlandırmaya mecbur kalır. dünyada başka hiçbir yaratığın umuda ihtiyacı yoktur.

umut, beklentiler ile gelir. hayal gücüne sahip olmak ya da istediğini elde edebilmek, beklentilerinizi yerine getirdiğiniz anlamına gelmez. beklenti, gerçeği görmek demektir. hiç kimse, gerçeği görmeye çalışmadan o şeye karşı umut besleyemez.

yeni yıl gerçeğini anlamaya çalışıyorum.

saatler aralık ayının 1'ini gösterdiği andan itibaren geçen 335 günün muhasebesi yapılmaya başlanıyor dört bir koldan. etrafımız 'best of' listeleriyle çevreleniyor. geçirilen senenin en iyi albümleri, en iyi tasarımları, en iyi kitapları, en iyi filmleri, en iyi giyinenleri, en iyi yemekleri. en. en. en.

sen bu en'lerden ne kadar nasibin aldıysan o kadar dolu dolu bir sene geçirmiş sayılıyorsun. hiçbir şeyden eksik kalmadığın gibi, hayatı liste başından yakalıyorsun. böylece uğradığın yıkımı kıpkırmızı bir kurdele ile paketleyip hiç yokmuş, o enkaz aslında hiç var olmamış gibi rafa kaldırıyorsun.

gerçekleri, yaldızlı bir kağıda sarıp, 1 ocak'ta açmak üzere çam ağacının altına koyuyorsun.

acıyı sıcak çikolatayla erteleyip, beklentilerini serpiyorsun üzerine.

oysa yeni yıl adı altında kutlanan takvim dönümü hiçbir anlam ifade etmiyor. çünkü yeni herhangi bir şeye adım atmak için ondan geriye saymak değil, yarısı çökmüş kalabalık kaldırımlarda tökezlemeden ve başkalarına çarpmadan yürümek gerekiyor.

kadınlarının kişiliklerinin çalındığı, silah altındakilerin canlarını mermilerin ucuna taktığı, masum rüyaların iftiralarla kabusu yaşamaya mahkum edildiği, nefes almaya çalışanların gırtlaklarının çamurlu topuklarla ezildiği, aslında insandan tek farkı konuşamamak olan canlıların kürekle çuvallara doldurulduğu bir hayatta, tüm bunları yapanlardan daha temiz kalman ve aklına mukayet olman gerekiyor.

çünkü umut, gerçekliğinden hiç kopmamış olan hiçbir varlığın ihtiyaç duymadığı bir şey. bende ise zerresi bile yok. dönüştüğüm bir şey var, önceden tiksindiğim, uzak durduğum, kusurları ile midemi bulandıran bir şey.

bildiğim, gördüğüm ve duyduğum şeyler karşısında umut beslemenin banyo yapmaktan hiçbir farkı olmadığını düşünüyorum. altında ne kadar kalırsam kalayım suyu kapattıktan sonra her şeyin eski çıplaklığına döneceğini biliyorum.

insanım işte, sonunda.

hatalardan örülmüş bir zırha dönüştü bedenim.

dünyanın her yerinde, her kültürde, her dinde kabul görecek kadar kendimden uzak ve en az herkes kadar insanım.

sonunda.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder