27.1.14

modern zamanda aşk a.k.a. 'her'*


Modern zamanda aşk nasıl yaşanır? Çağımızda aşk neye benzer? İhtiyaçları an be an değişen insanoğlunun aşk tanımı da değişti mi? Aşk ve ilişkiler hayatımızın neresinde duruyor? Mevcut kaosun içinde birey olarak hayatta kalmaya çalışıyorken, bir de bir ilişki yaşamak bizi bu kaosun tam olarak neresinde tutuyor? Hiçbir şey sonsuza dek sürmeyecekken, neden bu fikre tutunuyoruz? Hayal kurmak ve kalp kırıkları arasındaki eğriyi kime, ne zaman ve nasıl saplıyoruz?

Kendimizi teknolojiden izole etmeyi düşündüğümüz her dakika, elimiz yine telefondaki bir uygulamaya gidiyor. En kötü ihtimalle ekran ışığını açıp saate bakıyoruz. Saat takmak gibi bir eski alışkanlığı kenara bırakmanın yanı sıra davranış çemberimize dahil ettiğimiz her yeni alışkanlık yine teknoloji ile bağlantılı oluyor. Sokaklar ne kadar kalabalıklaşırsa daha çok yalnızlaşıyoruz. Birey olmanın yüceltilişini yanlış anlayıp bencilliğe göz kırpıyoruz çoğu zaman. Tüketmenin bir dip dalga olarak bütün yaşamsal fonksiyonlarımıza yayıldığı bu çağda, duygusal açlığımızı başka ruhları yiyerek gidermeye çalışıyoruz. Herkesten birer parça alıp kenara atıyoruz. Geriye içi boş bedenler ve zihinler kalıyor. Geçmişte bizim için önemli olan her şey, geride kalıyor.

Bir ışık bekliyoruz. Bizi uykumuzdan uyandıracak, olduğumuz kişiden silkeleyecek ve bizi özlediğimiz duygularla barıştıracak. Telefonun alarmı çalıyor. Yorganın içinden parlayan ışıkla küçülüyor göz bebeklerimiz. Geceden bıraktığımız hayatı yaşamaya devam ediyoruz.

Tekrarlara tahammül edemediğimiz bir çağdayız. Her zaman daha iyisini, daha fazlasını, daha ilerisini ve sonrasını istiyoruz. Her gün, bir sonraki gün için yaşıyoruz. Geçmişte yaşadığımız hayal ve kalp kırıklıklarını tekrar etmemek için, geçmişte yaşadığımız mutlulukların üzerini çiziyoruz. Biliyoruz ki, her mutluluğun sonunda birileri yaralanıyor ve bu kaosta hayatta kalmak için yara almamak gerekiyor.

Hayat devam ediyor. Hayat, o kadar hızlı akıyor ki, değişikliğe ayak uydurmanın yolu onunla birlikte koşmaktan geçiyor. Tek başına. Çünkü yanındaki kişi seni yavaşlatabilir, ve bu çağ, yavaş olanı alıp bir kenara tükürüyor.

Duygularımızı açmak ve açıklamak konusunda iki uç noktada duruyoruz; ya bir an önce söyleyip onun da üzerini çiziyoruz ki bizi yavaşlatmasın, bir an önce olsun, hissedilsin, yaşansın ve bitsin ya da susuyoruz ki duygusal zaaflar ortaya çıkmasın, kuytu bir köşede sindirilsin ve yola devam edilsin. Kendi duygularımızı kendi ellerimizle öldürüyoruz.

Sınırların bulanıklaştığı bir dünyada mümkün olan her şeye erişebiliyorken, kendi içimize ulaşmak konusunda sınırlara takılıyoruz. Geçindirilmesi gereken evin, ödenmesi gereken faturaların, ayak uydurulması gereken modanın, yetişilmesi gereken buluşmaların, gidilmesi gereken işin arasından kafamızı çıkartıp nefes almaya çalıştığımız her saniye başka bir gereklilikle bölünüyor uykumuz. Kendimize ve dolayısıyla duygularımıza zaman ayıramıyoruz. Gerekliliklerden kaçmak için plan yapmak bile başka gereklilikleri doğuruyor. İçimize kapanıyoruz. Duygularımızı kapatıyoruz.

İlişki yaşamanın getirdiği iki kişilik hayat döngüsüne nereden başlayacağımızı bilemiyoruz. Bireysel ihtiyaçlarımızın içine o kadar düşüyoruz ve bu ihtiyaçları sürekli ve öylesine dönüştürüyoruz ki, hayatımızda ikinci bir kişi için yer açamıyoruz.

Modern zaman denen bu çöplükte gerçekten ne hissettiğimizi bilmiyoruz. Bilsek de anlama, anlamlandırma ve dile getirme noktasında ayağımız hep bir taşa takılıyor. Bizi gülümsetecek bir duyguyu kanayan dizimizdeki kum tanelerini temizlerken unutuveriyoruz. Kendi kaosumuzu yaşamaktan, başka hayatları tanımaya ve başka hayatların bizi tanımasına izin vermiyoruz. Başka hayatlar yerine, hayatımızı kolaylaştıracak şeyleri tercih ediyoruz.

Ve günün sonunda yine teknolojiye sarılıp uyuyoruz. Telefonun alarmını kurup yastığın altına koyuyoruz.

**

imdbye göre Türkiyede 14 Şubatta gösterime girecek olan bir Spike Jonze filmi, Her. Modern zamanda ilişkilerin nasıl bir boyuta taşındığının trajedisini anlatan filmin Sevgililer Gününde gösterime girmesi son derece manidar. Filmin kendisi ise tam anlamıyla bir modern zaman dramı.

Aşk ise, her şeye rağmen, dönüştüren, değiştiren ve inanılmaz bir duygu. 

Şüphesiz.


*bu yazı 27.01.2014 tarihinde trendus.com'da yayınlanmıştır.
  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder