25.1.12

do i need drama to live?


kolaya kaçmayı değil derini yırtan zorlukları,
gözünün önündekini değil gözünlerine bile bakamadığını,
ellerinin uzandığını değil ellerini ceplerine sokmayı,
uzun saçı değil uzandığında boynunu öpmeyi,
konuşmayı değil yazmayı,
latteyi değil espressoyu,
slim sigarayı değil kırmızı marlboro'yu,
sepyayı belki ama illa ki siyah beyazı seversin sen.

mutlu olmak, kendini yolunda giden şeylerin ortasında bulmak tuhaf gelir sana. illa ki bir bit yeniği ararsın içinde. kaşınmak denir buna. evet, kaşınırsın. rahat batar. hayatını idame ettirmek için nefes aldığında ciğerlerin acısın istersin.

çantan hiç hafif olmaz. en kalın kitapları eksik etmezsin yanından. en ağır duyguları yüklersin sırtına. gelmişi de geçmişi de her gün seninledir.

kulağa dramatik gelse de belki senin mutluluğun da budur. bir omuz silkimi kadar olağandır aslında tüm bunlar. içinde büyüdüğün, kendini var ettiğin, alıştığın mutluluk tam da budur.


it's ok. bir düşün, mr. big olmasaydı carrie aynı carrie olabilir miydi?

2 yorum:

  1. bizim carrie olmamamız, mr. big'in de olmayacağı anlamına mı gelir?

    YanıtlaSil
  2. ikisinin de birbirini var ettiğini düşünüyorum açıkçası. yoklukları halinde bambaşka insanlar olurlardı. ama iyi ama kötü.

    YanıtlaSil