22.3.12

oh yeah, i don't care.


istanbul'da yaşıyorsan hayatta kalmak için çelik gibi sinirlere sahip olmak şart. önündeki kişi kaldırımda yavaş mı yürüyor, hızını kesmeksizin sağından veya solundan manevra yapıp atlatmalısın onu. zira arkasına takıldığın an yükselmeye başlayan sinir katsayın, zihninde çelme takma senaryoları üretmene sebebiyet verebilir. o yüzden hiç istifini bozma, bas geç. veya neden olduğuna bir türlü anlam veremediğin bir trafikte maslak'tan levent'e gelmen 50 dakika mı sürüyor, direksiyonu kır ve kanyon'a gir. nasılsa hava güzel. e karnın da acıkmış. otur numnum'a. illa tatlı yemek mi niyetin, önden hafif bir şeylerle bastır midendeki savaşı. arada diğer masaları kes ki menünün son sayfası hakkında görsel bir fikrin olsun. sonra ver siparişini, bomba ve cheesecake. yine de benden sana tavsiye, cheesecake yemek istiyorsan j'adore'dan şaşma.

- ben bi' çay isteyebilir miyim?

istanbul'da yaşıyorsan hayatta kalmak için çelik gibi sinirlere ve güzel arkadaşlara sahip olman şart. tatlıya yer kalsın diye pizzanı paylaşabileceğin, ortaya birden fazla servis açtırabileceğin. spontane gelişen bir akşam yemeğinden sonsuz keyif alabileceğin. zaaflarını açık etmekten çekinmediğin. mutluluğunu paylaşabildiğin. kafa karışıklıklarına ortak edebildiğin. -yaşadığın her neyin kafasıysa- hep bir ağızdan gülebildiğin.

*
hala sarhoş olarak uyandığın bir sabah, "alkol sahteydi heralde ya," diyerek tutunabilirsin koridorun duvarlarına. ofisten bir frappucino içimi çıkışında yerli yersiz her şeye gülerken, "bunun içine bir şey karıştırdılar heralde," de diyebilirsin pekala. veya aynı dondurmaya kaşık sallarken gülmekten gözünden yaş gelirdiğinde, "bence bu tatlıda bir şey var," diye çıkışabilirsin. yine de tariflerde bir hata olmadığını bilirsin. aksine fazlası vardır. bilirsin.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder