10.8.12

i miss you the most.


hiçbir kadının bütünlüklü bir öyküsü olamayacağını düşünüyorum durmadan. hepimiz bölünüyoruz. bir hikaye diğerini kovalarken başka başka terk edilmelere göz kırpıyoruz. girişi, gelişmesi ve sonucu olmayan cümleler bağlıyoruz birbiri ardına. öykülerimizi artık kuramıyoruz.

ben ellerimle anlatmaya çalışıyorum hikayemi. sürekli hareket ediyorum. çözüleceklerinden korktuğum için, şayet durursam, ceplerimi yokluyorum. ben en çok cepleri olan şeyler giyiyorum. söküldükçe ipliklerini bağlıyorum birbirine. ceplerim olmadığında huzursuzlaşıyorum. şayet durursam, ellerimi koyacak bir yer bulamamaktan korkuyorum. ben ellerimle kuruyorum cümlelerimi. ellerimin yettiği yere kadar ve yalnız el yordamıyla.

uzanıyorum.

gözlerine ne kadar baksam da, ben gözlerimin varlığıyla çirkinleşiyorum aslında. ağladığımı en çok öyle açık ediyorum çünkü.

aslına bakılırsa seninle berbat bir ilişkimiz var. nasıl demeli? biraz klimalı bir odadan yaz sıcağına çıkmaya benziyor. çaresiz. sonsuza kadar içinde kalamayacağın türden. içinde bir yığın hayatın biriktiği. insan bu kadar hikayenin arasında nasıl şarkı söyleyebilir ki?

yorgunuz çünkü. o kadar doluyuz ki deliremiyoruz bile. yüzüp yüzüp kuyruğuna geldiğinde bacağına kramp girmesi gibi. yine de bir kaşık suda boğulmayı yediremiyoruz kendimize. son nefes sürüklüyoruz kendimizi. ben senin sözlerini kucağıma alıyorum, sen benimkilere başını yaslıyorsun.

acı, yine acı çekme yeteneği olanlara düşüyor. durup, susup, gülümsüyorum. en sonunda bunu yapar çünkü insan. ne bağırmak, ne küfür etmek.

seni seviyorum diyorum, boynunda böcekler oluyor mu?  


2 yorum:

  1. tam da birkaç gün önce yıllardır kullanmadığım bu cümleyi, durdum ve sevdiğim adama kullandım ben de "aklına çocuklar koyuyorum" diye başlayarak..

    YanıtlaSil
  2. kafa karışıklığımız sevdiğimizden. o yüzden elimiz/aklımız ecetem'e kayıyor istemsiz.

    YanıtlaSil