26.8.12

i will turn into a butterfly.


-bir rüya gördü.-

bira ve rakı kokularının arasından geçip taksiden iniyor. fonda belli belirsiz çalan müziğin the dears olduğunu fark edince gülümsüyor. saçları uçuşuyor rüzgarda. burnuna gelen deniz kokusundan boğaz'ın kenarında olduğunu anlıyor. istanbul'u seviyor, elini uzatsa denize ulaşabilir, biliyor. 
arada kesik parçalar halinde önce bir yerde içiyor, ardından kendini kadife sokak'ta buluyor. kesik kesik sahneler.
şimdiyse ada'nın önünde oturuyor. sanki bütün gece oradaymış gibi. oysa hava aydınlanmış. bir ara bacakları ıslanıyor. bir ara göğüs kafesi ısınıyor. gözünün önünden kelebekler geçiyor.
üzerinde uzun bir elbise var. yüzünü güneşe dönüp ayaklarını suya sokuyor. buz gibi denize inat dudakları yanıyor. konuşuyor sürekli. dinliyor. susuyor. eli ayağına dolanıyor heyecandan. saçlarını hasır şapkasının altından kurtarıp otobüse biniyor. yorgun olduğunu hissetse de bir şey var, başka bir şey. kelebekler. nemden kuşların evlerin yatak odalarında saklandığı bir şehirde şimdi. geceleri gündüze sarı çarşaflarla bağlanan. gündüzler bulanık, fazla üzerinde durmuyor.

-kolu uyuşmuş olmalı, birkaç kez kıpırdanıyor olduğu yerde. kaldığı yerden devam ediyor rüya.-

yatağında yattığını görüyor. başını çevirdiğinde sonsuzluğa o kadar yakın ki, öpmeden edemiyor. güvende olduğunu hissediyor. uzandığı gibi saklanacak bir yer buluyor kendine.
görüntü hareketleniyor. arnavut kaldırımlı kalabalık bir sokakta şimdi. rengarenk içkilerin içildiği, insanların sarhoş dans ettiği. kafasında nereden geldiğini bilmediği bir şapka. kemikli bir ele uzanıyor eli. uzun parmaklar. bileklerini kavrıyor. içi ısınıyor.
oysa huzursuz şimdi. bir eli kapıda. kapatıyor. izin ver, diyor.

-susuzluktan yutkunamayarak uyanıyor. eli telefona gidiyor. saate bakıyor: 20 gün. uyumaya devam ediyor. kaldığı yerden.-

çok rüzgarlı bir tepede şimdi. o kayalara ne zaman çıktığını hatırlamıyor. o kadar çok esiyor ki dikkatini bile toplayamıyor. sersem gibi.
yine kesik kesik sahneler. kalabalık bir bahçe. salonda hep aynı koltuk. arnavut kaldırımları ve renkli içkiler.
burayı hatırlıyor. daha önce de aynı masada görmüştü kendini. bu kez farklı hissediyor. ayağının altındaki yer sallanıyor gibi. attığı her adımda arkasındaki asfalt parçalanıyor. tutunmaya çalışıyor. dokundukça kelebeğin kanatlarındaki toz bulaşıyor eline. her bir hücresine yayıldığını hissediyor dokunun. çiller her yerini kaplıyor. kapı kapanıyor. gözü pencereye takılıyor. bir uçak havalanıyor. kelebek?

-nefesi kesilmiş bir şekilde açıyor gözlerini. uyandığında sòley çalıyor. duvara çakılı kalıyor bakışları. yanağındaki çillere dokunuyor. istanbul'u artık sevmiyor.-


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder