24.11.12

i'll drown when i see you.


"iki kişinin bildiği sır değildir," dediklerinden beri bazı şeyleri kendimize bile itiraf edemedik. insanlara karşı olan sevgisizliğimizi dile döküp bildiklerimizi hep içimize akıttık. ciğerlerimizde biriken katranı sigaradan sandılar, oysa kamu spotlarında asıl gösterilmesi gereken şey güvensizlikti.

bakıldığında içinden geçilemeyen gözlere çarptık. hırstan terleyen eller yüzünden avuçlarımız ıslandı. içinin kötülüğü diplerinde yağlanan saçlaraysa dokunamadık bile.

her ne kadar hayatımızı kabuklu bir deniz hayvanı gibi sürdürmeye çalıştıysak da onlar bize insan olduğumuzu hatırlatacak şeyleri, mutlaka, bulup çıkarttılar. bizi kabuğumuzdan çıkartıp habitatımızı yerle bir ettiler. önümüze serdiler her bir duyguyu tek tek ve birdenbire.

"seviyorum," dediklerinde sahilin bütün kumları ayaklarımızın altından çekiliverdi. gözümüzü açtığımızda, kendimizi boşlukta salınırken bulduk.

"gidiyorum," dediklerinde okyanus yükseldi. dünya, ay'a hiç bu kadar yakın olmamıştı. alabora olurken yuttuğumuz sular yüzünden genzimiz yandı.

buna rağmen ne kızabildik onlara, ne de nefret ettik en içten dileklerimizle. bir de o yükü kaldıramazdık. zira en ağırı da oydu, orada bile olmayana hissedilendi.

yüreğimiz sürekli ağzımıza gelse de, bardağın taşmasına izin vermedik.

bir gece karanlıkta, bir öğlen vakti kahve sohbetinde, bir akşam duman altında, sabaha karşı bir kaldırımda birer birer elimizden kaydı. altılı takımların hiçbirisi ilk günkü gibi, tam takım, kalmadı. güven uğruna çok bardak kırıldı. biraz kan ve çokça göz yaşı aktı.

insan olduğumuzu unutmaya, ne yazık ki, fırsatımız olmadı.


   

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder