21.11.12

the world forgetting, by the world forgot.


hafızanın şakaya gelmediğini öğreneli çok uzun zaman oldu. ve hafızayla şaka yapılmaması gerektiğini tecrübe edeli bir o kadar anı. yine de hatırladığımız kadarıyla aslında hiçbir şeyi unutmadık. mutluyken, yorgunken, ağlarken, sarhoşken veya aslında hepsiyken, bir sonraki güne taşıyacak karelerimiz, heyecanlanıp tekrar tekrar anlatacaklarımız, umutsuzca içimize yuvarlayacak kelimelerimiz oldu. hepsi, hep oldu ve aslında geçmiş oydu. onlar, çantamızda biriken fişler gibi, kıyıya köşeye sıkışsa da hep bizimle birlikte oradan oraya taşınanlardı. 

onların dünyasında unutmak erdemdi. biz onlar için de hatırlayanlardık. o yüzden sırtımız hep kambur kaldı. avuçlarımız nasır tuttu.

ve bu kez dünya değil ama ben unuttum. bu kez hatırlamamak üzere içtim. ne seruma dolanarak uyandığım bir sedye ne de basamaklarına temas etmeden indiğim merdivenler, hiçbirisi aç karnına yuvarlanan jager'li ve viskili shotların yarattığı etkiyi yaratmadı. 

evet, hayatımda ilk defa, hayatımdan geçen bir kırk beş dakikayı hatırlamıyorum. anlatıldıkça gözümde canlandıramıyorum bile.

hafızada açılan derin boşluğun getirdiği savunmasızlığı da böylece yaşamış oluyorum. kontrol mekanizmasının devre dışı kaldığı, motor kabiliyetlerinin sıfıra indiği zaman diliminin varlığına hayret ediyorum.

ve 'o son shot' için tektekçi'ye, gerçekten, teşekkür ediyorum.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder