8.5.11

incelikler.

hayat akarken onu yakalamak için adımlar atar, basamakları çıkar, bazı yollara gireriz. yaptığımız seçimler, bir dala tutunmaktan çok o ağacın kendisi olmak, "bir şey" olmak içindir ki biz ilerleriz. her gün, her ay, her sene değil her dakika bile belki bir seçimin üzerinden şekillenir, bize şekil verir. bu seçimler o kadar hassas dengeler üzerine kuruludur ki incelikleri dikkate değerdir. bahsetmek istediğim şey adım atarken, basamak çıkarken, yol ayrımına gelmişken önceliklerimiz içinden en birincisini seçme noktasında nelerin ön planda olduğudur.

insanlar: bu evrensel kümenin içi aile, arkadaşlar, sevgili gibi hayatınızda yer alan alt kümelerden oluşur. duygusal bağ kurmuş olmak bu kümeye dahil olmak için yeterlidir ve fakat dengeleri değiştiren, yeniden kuran, kurulan bağın inceliğinden geçmektedir. benim için aile, kan bağı tanımından ziyadesiyle uzak olduğundan mütevellit içine sadece 5 kişiyi yerleştirdiğim bir çekirdektir ve kendileri titrleri bakımından burada ikamet etmektedir. arkadaşlar kümesindeyse içimi, dışımı bilen elimden tutup benimle yürüyen insanlar yaşamaktadır. paylaşımın ve içerdiği duygunun yoğunluğu itibariyle bu insanların azlığı beni bir hayli memnun etmektedir. sevgili ise bir olan, bir olmayandır dolayısıyla bu konuya fazla girmek istemiyorum.

gelelim para mevzusuna. şu "her kapıyı açan" şey eğer beni mutlu etmeyecekse çok da umrumda olmayandır. bir kanıt gerekiyorsa üç kuruş'a denebilecek bir meblağya köpek gibi çalıştığım ve fakat içinde olmaktan mutlu olduğum ofisim gösterilebilir.

sağlıksa bundan birkaç ay öncesine kadar bu listeye gireceğini tahmin bile edemeyeceğim kadar önemsizken şu an hayatımın en ince çizgilerinden birisini oluşturmaktadır. ayak parmağının çatlamasını bile umursamayan ben, dün gece acil'e gidip gitmemenin gerekliliğini sorgulamak için üç saatte bir uyanıp kendimi kontrol ederken, iyi ya da kötü ne duyacağımı bile bilmediğim bir telefonu "duymadım." nokta. tam her şey "neredeyse bitti" derken yaşadığım artçı sarsıntının etkisiyle önceliklerimi temize çektim. üzerinden 24 saat bile geçmeyen bu "ufak çaplı" şokun etkisiyle diyebilirim ki; bedenim benimdir. çalan telefonu açmayacak, böylesi güzel bir havada dışarı çıkmayacak, r.'ye sarılmayı erteleyecek kadar benim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder