29.8.11


dolu dolu iki gün devirdim burda. iki gün önce bu saatlerde indim uçaktan. bir omzumda en hafifinden eşyaların olduğu çanta diğerinde laptop ve ıvır zıvırların olduğu başka bir çanta. ve bu 'başka bir çanta'nın omzumda yarattığı tahribat henüz geçmiş değil. elbisenin askısının bağcığının üzerine binen yükle omzumda mosmor ve ip gibi bıraktığı iz. bunu fark etmem için üzerinden 24 saat geçmesinin gerekliliği ise bünyemin acı eşiğinin tartışmaya kapalı yüksekliği olsa gerek.

ve yeni izler. güneş alerjilerini saymazsak bir de güneş yanığı. deniz suyu sıcaklığının 30 derece olmasından mütevellit gitmeye tenezzül etmediğim sahil havasını evin terasında pekala yaratmak suretiyle iki gündür güneşlenmenin dayanılmaz hafifliği. 

burda yenen salatanın tadı bile bir başka, inanmazsın ama. yeşillik diye burun kıvırdığın şeyler aslında öyle lezzetli ki. insanın buraya yerleşesi geliyor bi' an, kısacık bir an tabi. sonra geçiyor. e tabi karides ve somon faktörünün de hakkını yememek lazım. denizden çıkan babamı yediğim noktadayım, nokta.

ve lezzetli olan bir diğer şeyse anneyle yenen cheesecake. her zaman yediğim şey belki, yine de bu seferkinin kreması daha mı kıvamında ne.

laptoptan yayılan sıcaklığı ne sen sor, ne ben söyleyeyim. dışarısı da bi' acayip, hiç öyle "istanbul çok sıcak, yanıyo," diğe ağlama.

aslında şu ana kadar çektiğim fotoğrafları atıp bir de onları klasörlemekti amacım ancak daha biriken bir şey yok, dolayısıyla isim de yok. 

isim olarak notunu düşebileceğim tek şey bloc party - so here we are olabilir aslında. tıkla çekinme. bir yandan da dinleyebilirsin, bu saatte iyi gider.

iki dolu dolu günüm daha var burda. sonra, salı gecesi yolunu uyuyarak geçireceğim bodrum faslı.

tek alışamadığım sert ve yüksek yastıklar ile şu baş ağrısı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder