11.11.11

just boots and coat, not depression.


- her sabah aynı şeyi yapıyorsun.

evet, yaklaşık 10 senedir her sabah aynı şeyi yapıyorum. bu şey, örneğin sabah gitmem/yetişmem gereken bir yer varsa 20 dakika erken kalkmamı gerektiriyor. evet, uykumdan fedakarlık ediyorum belki ama karşılığında tertemiz, baş ağrısız bir güne başlayacağımı biliyorum. gözümü açtıktan sonraki 1 saat içinde bünyeme dahil etmezsem aşırı huysuz oluyorum. evet, yaklaşık 10 senedir her sabah kahve ve sigaramı içmeden evden çık-mı-yo-rum. alışkanlıktan ziyade afyonun patlaması meselesi, hepsi bu. belki de son derece basit, fiziksel bir eylemin psikolojiye direk etkisinin bir tezahürü, kim bilir. aksi halini değil yaşamak görmek bile istemezsin, inan bana.


yine de bu sabah içtiğim kahve(ler) tüm günümü esneyerek geçirmeme engel olmadı. tgi -officially- friday. şaşırtıcı olan yarı uykulu geçirdiğim günün gecesinde, şu saatte hala yazacak gücü bulmam. bu seferki kötü olanından değil neyse ki. bugünkü öğlen yemeğinde starbucks masasında bıraktım onları. tekrar. çünkü düşününce, zaten pazartesi gecesi çok güzel bir uyku çekmiştim. ben ve benim aritmik ruh halim. insanın bazen kendini tanıyamayacak kadar iyi tanıması kadar güzel bir şey yok. bu sayede ne her şeyi alışkanlık haline getirecek monoton bir hayatın oluyor ne de bir ayna kadar şeffaf ve "aynı" oluyorsun. omuz silkip devam ediyorsun işte.


alışkanlık adını koyduğum(uz) saplantılar bir yana sanırım bu kış daha, nasıl söylemeli, canlı geçecek. kabul, erken kararan sürekli kapalı bir havada herhangi bir canlının sağlıklı nefes alması pek mümkün değil. söz konusu ben olunca bu hiç kolay değil, ama yine de daha yumuşak bir geçiş yaşayacağımı düşünüyorum. just boots and coat, not depression. çünkü o chapter'ı geçtim; o derse çok iyi çalıştım, dibine kadar yaşadım ve başarıyla geçtim. tekrar aynı satır aralarında kaybolmak istemiyorum. evet, depresyona sürüklemeye kadir bir tez yazılmak üzere beni bekliyor ve ben bu nerden geldiğini bilmediğim rahatlığımla onu bu dönem de teslim edemeyeceğim. yine de kendimi iyi hissedeceğim dayanaklarım var. yeni şeylerden bahsediyorum. dinlenmeyi bekleyen yeni albümler veya keşfedilmeyi bekleyen dokuz albümlük dubstep collection gibi. pdf halinde gözümün içine bakan ilovefake magazine veya 17'sinde ön siparişe açılacak olan jean seberg kitabı gibi. dondurma yemenin mevsimi olmadığı gibi soğuk ve alkol ihtiva eden şeyler içmek gibi.


ki evde oturacak olsam bile, bu şehirde uyandığım her sabah kahvemi ve sigaramı içtiğim sürece, inan bana, bu kıştan kafama silah dayamadan çıkacağımdan eminim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder