21.11.11

like eating glass.

day: saturday
place: bast cafe / moda
with: B.

day: sunday
place: palma d'oro / şaşkınbakkal
with: M.


kelimeler geldi önce masaya birer birer.
sokaklar çikolatayla kaplanıp sunuldu tabakta.
ve evler ısıttı içimizi içilen her kahvenin aromasında.

doğrular.
yanlışlar.
gerçekler.
gerçek olması istenenler.
ilk başta, her ısırık ve yudumda ağızdaki o kan tadını kamufle etmek için yakıldı sigaralar.
gözbebekleri büyüdü sonra, yüzdeki kırık parçalar toplandı ordan burdan, sağdan soldan; biraz senden, en çok benden.
gerçek bir gülümseme yerleştiğindeyse tam göğüs kafesinin ortasına, işte tam o anda, tek bir cam parçası kalmadı geriye.
bu kez tadına varıldı yenilen her çikolatanın, içilen her kahve ve sigaranın.


iki gün.
iki yer.
iki kişi.


hayatın dizginlerinin elinden kaçtığını sandığın anda seni silkeleyip aslında tam da gözünün önünde olan şeyleri gösteren, kendinin farkına varmanı sağlayan insanların olması büyük şans. bu gerçekten şans işi. hayır, kurduğun ilişkilerin şans eseri olduğunu kastetmiyorum. söylemeye çalıştığım, hayatını böyle insanlarla paylaştığın için aslında ne kadar şanslı olduğun. sen ne kadar yalnız olduğunu söylesen ya da yalnız kalmak istesen de içinde bir yerlerde ya da ahşap bir masada karşında sana aksini hatırlatanların varlığı, gerçekten çok-büyük-şans.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder