18.12.11

sandık.içi


lisans dönemimde, sınav tarihlerinin açıklanmasıyla çizgisiz kağıdı, cetveli ve kalemi alır manuel takvim hazırlamaya girişirdim. şöyle 6'ya 6 karelerden 2, bilemedin 3 haftalık takvimler. duvara astığımda nasıl bir hengameyle karşılaşacağımı bilmek beni sakinleştirirdi sanki. hangi günü nelerle karşılayacağımı bilirdim. başıma ne geleceğini bilirdim. duvarda yazardı.

bugün de manuel takvim yapmak için kolları sıvadım. bu seferki tamamen event'lere ayrılacak, tam 1 seneyi kapsayacak bir takvim olacaktı. love, 2012. masanın alt gözünde duran 29,7*42 cm'lik defterimi çekerken içindeki kağıtlar yere dağıldı. bütün bir 2004-2005 dönemi parkenin üzerine saçılıverdi. öylece. sereserpe geçti gözümün önünden. yalnız yaşadığım o uzak evdeki ben. hayaller. resimler. birçoğunun köşeleri bant izli. bazısının rengi solmuş. taşınırken duvarlardan çıkartıldıktan sonra bir daha gün yüzü görmemiş resimler. hayaller.

durumu daha fazla dramatize etmeden başladım çizmeye. çizgisiz kağıt, cetvel ve kalem. taslağı bitirdikten sonra numaralandırma için doğru rengi ararken kendimi resim eşyalarımın olduğu kutunun kapağını açarken buldum. kapalı olmalarına rağmen tozlanmış defterler, eskizler, kalemler, boyalar...

*

aslında kendime o kadar kızıyorum ki. bir yeteneğim var ve ben bunu yok sayıyorum. "eskiden," diyorum, "çizerdim." peki şimdi neden çizmiyorum?

neden?!

gerekçem çok ama hiçbirisi geçerli olacak kadar mantıklı değil. hatta o kadar saçmalar ki yazıya dökerken, ağızdan ilk kelimesi çıkarken bile çürütülebilir. o yüzden susma hakkımı kullanıyorum.

cevap aramaktansa elime kalemi alsam, diyorum, kaldığım yerden devam edebilir miyim?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder